Bitkisel Deva Sanatı: Aromaterapi
- Pınar Okay

- 27 Nis 2021
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 27 Kas 2023

1957-1960 yılları arasında, günümüz Irak'ının bulunduğu bölgede, Bradost Dağında bulunan Şanidar Mağarasında kazı çalışmaları yapan Ralp Solecki liderliğinde arkeologlar,

80.000 yıl öncesine ait olduğunu düşündükleri Neandertal kalıntılarını ortaya çıkardılar.
Kazıda bulunan 9 iskeletten birinin mezarının çevresinde polen kalıntılarına rastlandı.
Bu mezarda bulunan fosilleşmiş polenler, Paris İnsan Müzesinden Arlette Leroi-Gourhan tarafından incelendi.
Polen analizleri, mezarda çok fazla çiçek bulunduğunu ve söz konusu çiçeklerin bugün hala o bölgede yetişen tıbbi bitkilere ait olduğunu ortaya koydu.
2014 yılında başlayan yeni çalışmaların bulgularının da Gourhan'ın teorisini desteklediği ifade ediliyor.

Biz 'Aromaterapi' sözcüğü ile ilk kez Fransız parfümcü ve biyokimyacı René-Maurice Gattefossé'un, uçucu yağlar kullanarak hastalıkların tedavisini tanımlayan ilk referans olan "Aromathérapie, les huiles essentielles, hormones végétales”- “Aromaterapi: Uçucu yağlar ve Bitki Hormonları” adlı kitabıyla karşılaşmış olsak da,
bu hikaye bize bitkilerin şifa yetilerinin prehistorik dönemlerden beri sahnede olduğunu gösteriyor.
Aromaterapi, Gattefosse’in tanım olarak ortaya attığı 1937’den bugüne, 21. yy’da, en hızlı gelişen ‘Tamamlayıcı Tıp’ yöntemlerinden
biri olmayı sürdürüyor; doğal uçucu yağların kontrollü kullanımıyla sağlığı koruyucu,
fiziksel, zihinsel, duygusal bazlı hastalıklarda destekleyici,
genel anlamda sağlığı tamamlayıcı olduğu bilimsel otoritelerce kabul edilen Tamamlayıcı Tıbbın bir alanı olarak.
Sağlık mesleklerinin eğitim müfredatlarında henüz bir yer edinememiş olan aromaterapinin eğitimi, yalnızca eczacılık eğitiminin müfredatında, Fitoterapi içinde bir bölüm olarak yer alır.
Bu nedenle, merkezi Amerika’da bulunan NAHA (The National Association for Holistic Aromatherapy), Aromaterapi eğitiminine dünya çapında bir standart getirmeyi amaç edinerek bir eğitim standardı belirlemiş ve dünyada aynı müfredatı sunacak eğitim kurumları yetkilendirmiş. Böylece, dünyanın her yerinde geçerli mesleki sertifikaya sahip, aynı yetkin bilgilerle donanmış aromaterapistler yetişmesine imkan sağlanmış. İşte bu satırların yazarı da, o aromaterapistlerden biri.

Yorumlar